27.2.11

Oscar Tahminleri

,

Bolahenk Sokak’ın ilk Oscar tahminleriyle karşınızdayım. Takdir edersiniz ki aslında Oscar tahmini bayağı riskli bir iş. Çuvallama ihtimalim oldukça yüksek. Ama Oscar tahmini yapmanın iddia oynamak gibi bir cazibesi var. O yüzden olsun varsın diyerek sizi Bolahenk Sokak’ın ilk Oscar tahminleriyle başbaşa bırakıyorum.
EN İYİ FİLM
Adaylar: The Social Network, Toy Story 3, The King's Speech, Black Swan, True Grit, Inception, Winter's Bone, The Kids Are All Right, The Fighter, 127 Hours.

En iyi film: The Social Network
Bir ihtimal daha var: The King’s Speech
EN İYİ YÖNETMEN
Adaylar: Tom Hooper (The King's Speech), David Fincher (The Social Network), The Coen Brothers (True Grit), David O Russell (The Fighter), Darren Aronofsky (Black Swan)

En iyi yönetmen: David Fincher (The Social Network)
Bir ihtimal daha var: Tom Hooper (The King’s Speech)
Bolahnek Sokak oscar’ı: Darren Aronofsky (Black Swan)
EN İYİ ERKEK OYUNCU
Adaylar: Javier Bardem (Biutiful), Jeff Bridges (True Grit), Colin Firth (The King's Speech), Jessie Eisenberg (The Social Network), James Franco (127 Hours)
En iyi erkek oyuncu: Colin Firth (The King’s Speech)
Bir ihtimal daha yok.
EN İYİ KADIN OYUNCU
Adaylar: Annette Bening (The Kids Are All Right), Jennifer Lawrence (Winter's Bone), Natalie Portman (Black Swan), Michelle Williams (Blue Valentine), Nicole Kidman (Rabbit Hole)
En iyi kadın oyuncu: Natalie Portman (Black Swan)
Bir ihtimal daha yok.
EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
Adaylar: Christian Bale (The Fighter), John Hawkes (Winter's Bone), Jeremy Renner (The Town), Mark Ruffalo (The Kids Are All Right) Geoffrey Rush (The King's Speech)

En iyi yardımcı erkek oyuncu: Christian Bale (The Fighter)
Bir ihtimal daha var: Geoffrey Rush (The King’s Speech)
EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Adaylar: Amy Adams (The Fighter), Melissa Leo (The Fighter), Jacki Weaver (Animal Kingdom), Helena Bonham Carter (The King's Speech), Hailee Steinfeld (True Grit)

En iyi yardımcı kadın oyuncu: Melisa Leo (The Fighter)
Bir ihtimal daha var: Helena Bonhem Carter (The King’s Speech)
DİĞERLERİ:
En iyi yabancı film: Biutiful
En iyi animasyon: Toy Story 3
En iyi uyarlama senaryo: Aaron Sorkin (The Social Network)
En iyi orijinal senaryo: Christopher Nolan (Inception)
Fakat esas ak kuğu kara kuğu gece üçte belli olacak pek sevgili Bolahenk Sokak okurları. İzlemede kalın!

21.2.11

Kaş ve kirpik bakımı & makyaj ürünleri-2

,

Kaş ve kirpik bakımında etkili olduğunu düşündüğüm birkaç kozmetik ürünü ve destekleyici makyaj malzemelerini yazımın birinci bölümünde sizlerle paylaşmıştım. Yazımın ikinci bölümü, artık sonu gelmeyen kozmetik ürünlerden sıkılan ve doğal ürünleri tercih edenlere yönelik bakım yağları ve bu doğal yağları içeren hazır bakım kürlerini içeriyor.
Şifayı yapay ürünlerde arama modası artık yerini aktarlara ve doğal kozmetik uzmanlarına bıraktı. Birçok dergi, gazete ve televizyon programında adından sıkça söz ettiren ve özellikle kaş ve kirpik bakımında etkili olduğu bilinen yağları ve etkilerini aşağıdaki listede bulabilirsiniz.
Hint yağı: Hint Yağı yüzyıllardır saç ve kirpik bakımında kullanılan etkili bir bakım ürünüdür. Özellikle kirpiklerin güçlenmesini ve uzamasını sağlar. Aynı zamanda kirpikleri kalınlaştırma etkisi de vardır.
Buğday yağı: Antioksidan özelliği olan bu yağ, UV ışınlarını filtreleme özelliği sayesinde kirpikleri ve kaşları güneşin zararlı etkilerinden korur. Güneş ışınları altında sararmalarını önler.
Fındık yağı: Dik ve şekilsiz kirpikleri yumuşatır, biçimlendirir. Ayrıca yıpranmış, şeklini kaybetmiş kirpikleri onarır, düzgün ve kıvrık görünmelerini sağlar.
Tatlı badem yağı: Kirpikler için hem en çok kullanılan hem de en çok bilinen bitki yağıdır. Mineral yönünden çok zengin olan badem yağı, kirpikleri besler ve parlatır.
Kayısı çekirdeği yağı: Kayısı çekirdek yağı göz çevresi tarafından kolaylıkla emilen etkili bir bakım ürünüdür. Özellikle gözaltı morluklarını tedavi etmede ve kaşları nemlendirip besleme de etkilidir.
Susam yağı: Kaş altındaki derinin nemlenmesini, kaşların yumuşayarak şekillenmesini sağlar. Ağrı giderme amaçlı masaj yağı olarak da kullanılmaktadır. Kaşlara uygulanması bu bölgede oluşan baş ağrılarını azaltmaya yardımcı olur.
Çörek otu yağı: Antiseptik özelliği sayesinde kaşları korur. Derideki kan dolaşımını arttıracağından kaşları besler ve daha canlı görünmesini sağlar.
Jojoba yağı: Kaş yapısını güçlendirir ve korur. Ayrıca daha parlak ve sağlıklı bir görünüme kavuşturur.
Isırgan otu yağı: Kan dolaşımını hızlandırma özelliğiyle hücrelerin yenilenmesini sağlar. Kaşları yeniler ve daha güçlü hale gelmelerini sağlar.
E vitamini: Antioksidan özelliği ile kaşları, güneş, deniz, kum, cilt toksinleri gibi dış etkenlerden ve yıpranmalardan korur, besler ve gürleştirir. Kaşların en çok ihtiyaç duyduğu vitamin olduğu söylenir.
*Ben Karden marka bitki yağlarını kullanıyorum, fiyatları yağların elde edildiği bitkilerin değerlerine göre 5-10 TL arasında değişiyor.
**Söz konusu bakım yağları olduğunda alerji tehlikesine karşı tetikte olmak gerektiğini unutmayın!

Kaş ve kirpik dökülmesini önleyen doğal tarif
- 1 tatlı kaşığı vazelin
- 1 tatlı kaşığı badem yağı
- 1 tatlı kaşığı lanolin
Yapılışı: Malzemeleri benmari usulü (direk ateş üzerine koymadan, kaynayan bir suya koyacağınız bir başka kap içinde) ısıtın ve her gün kaş ve kirpiklerinize sürün. (Güzellik uzmanı Suna Dumankaya’nın kitabından alınmıştır.)

Bitki bilimi ve doğal bakım kürleri denildiğinde benim aklıma ilk gelen isim Suna Dumankaya’dır. Birçok aylık dergi ve gazetede, kadın, güzellik ve sağlık konulu televizyon programında sizde mutlaka bu ismi görmüş ya da okumuşsunuzdur. Türkiye'nin ilk lokman hekimi Fatma Öktem'in torunu olarak da bilinen Suna Dumankaya, geçmişten bugüne taşıdığı bilgi birikimiyle çeşitli cilt sorunlarını çözme konusunda hazırladığı bakım formüllerini hem kitaplarında hem de çeşitli kitle iletişim araçları ile bitki bilimine ilgi duyanlarla paylaşır.

Suna Dumankaya’nın Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde, SD Doğal Kozmetik Ürünleri adı altında ürettiği bakım kremlerini İstanbul Bağdat Caddesi üzerinde yer alan mağazasında ya da internet sitesinde inceleyebilirsiniz. SD Doğal Kozmetiğin ürün yelpazesinde her cilt tipine uygun temizleme ve bakım kremlerinden anti-aging ürünlere, günün stresinden arınmayı kolaylaştırıcı ve anti selülit etkili masaj yağlarından, akne önleyicilere, kaş-kirpik kremlerine, hassas cilt serisi ve lekeli cilt serisi gibi farklı ihtiyaçlara özel bakım ve tedavi ürünlerini bulabilirsiniz.

**Meslek Sırlarım, Mucize Formüller ve Amazonlardan Anadolu’ya Astroloji ile Gelen Doğal Sağlık ve Güzellik adlarında yayınlanmış üç kitabı vardır. Halen Habertürk gazetesinde yazmaktadır.

Suna Dumankaya Kaş Kirpik Kremi
(30 ml/30 TL)
• Kaş ve kirpikleriniz için besleyici bakım kremidir.
• Yumuşatıcı ve besleyici formülü ile kıl kökünü besleyerek kıl çıkışını hızlandırır, kalınlık ve uzunluk sağlar.
Kullanım Şekli: Göz çevrenizi iyice temizledikten sonra hafif masaj yaparak kaş ve kirpiklerinize yeterli miktarda sürünüz.
Kremin formülünde yer alan aktif maddeler:
Badem yağı: Kıl köklerinin yağlanmasında ve beslenmesinde kullanılır.
Niacinamide, calcium pantothenate, sodium ascorbyl phosphate, tocopheryl acetate, pyridoxine HCI, maltodextrin, amylodextrin, silica karışımı: Deriden kılların daha güçlü çıkmasını sağlar.
Bağdat Cad. Dirlik Apt. No:281 B Blok D:11 Caddebostan – İstanbul 0216 478 49 45- 46
www.sunadumankaya.com.tr


Aktarlarda ve bazı güzellik merkezlerinde karşınıza çıkabilecek bir başka ürün de Blue Ocean marka, Kaş ve Kirpikleri Yeniden Yapılandırmaya Yarayan Bakım Yağı. İçeriğinde yer alan Hint, buğday, fındık ve tatlı badem yağları ile kaş ve kirpik bakımında etkili doğal bir ürün. Kendi karışımınızı hazırlamak yerine bu ürünü hazır olduğu ve kullanışlı fırçaları yüzünden tercih edebilirsiniz. Çift yönlü kullanım tüpleri ile hem kaşa hem kirpiklere bakım yapan farklı karışımlara ve uygulama fırçalarına sahip olan ürünün günde 1 defa yatmadan kullanılması öneriliyor. Özellikle kaşlara masaj yapılarak yedirilmeli, gözle teması önlenmelidir. 25 TL.

**Göz makyajını sert bir şekilde temizleyen ve daha kötüsü temizlemeden yatan kişilerin kirpik kayıplarını daha fazla yaşadıklarını unutmayın!

15.2.11

King's Speech vs. Twitter'ın Gücü vs. Ankara vs. Hayat

,

Şu sıralar ödülleri silip süpüren King’s Speech geçen hafta yurdum coğrafyasında da beni fazlasıyla eğlendiren bir olayın yaşanmasına sebebiyet verdi. Filmle ilgili yorumlara geçmeden önce bu yazıyı yazarken bile eğlenmemi sağlayan olayı hatırlayalım.

Ankara twitter’ın gücünü keşfettiğinden beridir twitter TBMM’ye döndü. Önce başbakan ve cumhurbaşkanının Obama’yı takip ederek twittter’dan verrified account’larını kapmalarıyla başladı her şey. Fakat yazdıkları tweet’lerin çocuğu "Sayın başbakan bunu bunu dedi,", "Sayın cumhurbaşkanı bu tarihte burada olacak," şeklinde adeta 140 karakterlik basın bültenlerinden oluşuyordu. Ben de burun kıvırıp yoluma devam ediyordum. Derken Melih Gökçek’in twitter’a gelişiyle benim de Ankara’nın twitter account’larıyla ilgili görüşlerim sarsıldı. Vergi kaçırmayla ilgili suçlamalardan tutun da küfürlü hakaretlere kadar herkes durmadan Melih Gökçek'e tweet yazıyordu. Fakat Melih Gökçek benim daha önce hiç şahit olmadığım bir şey yaparak herkese teker teker cevap vermeye başladı. Önce gelen hakaretleri “Avukatıma devrediyorum,” dese de sonunda birebir herkese cevap vermeye başladı. Bu da twitter’a bir nevi chat ortamı havası kazandırdı. Hatta bir akşam “twitter’a gelmekte” gecikince gazetecilerden birine “Şimdi misafir var. Gitsinler, geleceğim,” şeklinde haber salıp ilerleyen saatlerde gerçekten gelince de “Başkanım ne misafirmiş, gitmek bilmedi,” gibisinden sitemlere “Haklısınız,” diyerek katıldı. Ben de bir twitter kullanıcısı olarak tüm olup bitenleri şaşkınlıkla izlerken geçen hafta bambaşka bir olay Ankara ve twitter'ı yine aynı satırlarda bir araya getirdi.

Şimdi gelelim twitter, Ankara ve King’s Speech’i birbirine bağlayan eğlenceli olaya. Geçtiğimiz günlerde cumhurbaşkanı Gül kendi twitter’ından şöyle bir tweet yazdı:

@cbabdullahgul Geçen gün eşimle beraber evde The King's Speech filmini izledik. Gerçekten çok güzel bir film. Filmin çok konuşulacağını ve birçok ödül alacağını tahmin ediyorum.

Gül’ün bu tweet’iyle de ortalık birbirine karıştı tabii. Bir bir ne kadar gazeteci varsa neredeyse hepsi “Cumhurbaşkanı vizyona girmeyen, dvd’si de ne Türkiye’de ne de yurt dışında satılmaya başlanmayan King’s Speech’i korsan dvd ile mi izledi?” şeklinde yorumlar yazmaya başladı. Hatta twitter’ın unutulmaz kişiliklerinden Yılmaz Morgül cumhurbaşkanına twitter üzerinden korsan dvd izleyip izlemediğini sordu. Ben tüm bu olup bitenleri eğlenerek izlerken ertesi gün gazetede beklenen cevap geldi. Habere göre Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, ANKA’ya bana "Cumhurbaşkanı olmak böyle bir şey azizim," dedirten şöyle bir açıklamada bulundu:

“Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden bizi aradılar, biz de filmin Türkiye’deki dağıtım haklarını alan kişileri aradık, firmadan filmi rica ettik; ‘Cumhurbaşkanımız istiyor’ diye. Dağıtımcı firma da bir tane DVD’yi bize gönderdi ve biz de Cumhurbaşkanımıza ilettik. Ortada korsan film izlenmiş gibi bir durum yok"



Şimdi… Gelelim ortalığı birbirine karıştıran King’s Speech filmimize. Efendim ben-deniz dağıtıcı firmayla falan iletişime geçmedim. Korsan dvd de almadım. Bizzat oturup internetin güzelliklerinden faydalanıp indirdim ve de King's Speech'in film olarak dünyanın en güzel filmi sayılmayacağı lakin Colin Firth’ün bir oyuncunun gelebileceği en üst noktaya 6. George rolüyle gelmiş olduğu kanısındayım.

Filmimiz Tom Hooper imzalı. Daha önce kendisinin Longford adlı filmini izlemiş ve uzun süre filmin etkisinden kurtulamadan yerli yersiz her konuşmada filmi anlatmış olduğumu hatırlarım. King’s Speech üzerimde benzer bir etki bırakmadıysa da, yine de filmin ortalamanın üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Dediğim gibi bu Hooper’ın izlediğim ikinci filmiydi. İki filmin ortak noktası da sapına kadar bir İngiliz filmi izlediğinizi buram buram hissettiriyor olmaları. Yağmurlu ve karanlık İngiltere havası, İngiliz oyuncular ve tabii dinlemeye doyulmayan güzelim aksanları ile peşinizi bırakmayan aristokrat havası iki filmi de birbirine yaklaştıran noktalar.




Filmimiz kekemelikten muzdarip 6. George’un konuşma terapisti Lionel Logue ile güvenini kazanıp milyonlara hitap edebilecek ve 2. Dünya Savaşı’nın karanlık günlerinde ülkesinin insanlarına güven verebilecek hale gelişini anlatıyor. Film siyasi havadan olabildiğince uzak duruyor. 2. Dünya Savaşı arka planlı bir bireysel hikaye filmi izlemek istiyorsanız hemen uyarayım, bu film size beklediğinizi vermeyecek. Yaklaşan İkinci Dünya Savaşı’na şöyle bir dokundurulup geçilmiş. Esas mesele ise 6. George’un ya da Lionel Logue’nun ve ailesinin hitap ediş şekliyle Bertie’nin kekemelikle baş ederken aslında çocukluk travmalarıyla savaşıyor oluşu. İngiliz Kraliyet ailesinin mensubu olmanın getirdiği yükümlülüklerle en başta psikanalitik terapiyi reddedip sadece konuşma terapisi isteyen ve çeşitli egzersizlerle sorununu yenmeye çalışan 6. George’un film ilerledikçe Lionel Logue’a açılmaya başladığını görüyoruz. 30'larda yöntemleri hala tartışmalı olan psikanalizin gücününün İngiiz kraliyet ailesine dek varmış olması dikkati çeken bir mevzu.

Eklemek gereken diğer bir notsa filmin iki dev oyuncusu Helena Bonham Carter ile Geoffrey Rush’ı daha önce birlikte izlediğimiz projenin Harry Potter oluşu. Nam-ı değer Dumbledore ile benim de pek sevdiğim nickimi aldığım Bellatrix Lestrange olarak izlediğimiz Rush ve Bonham Carter’ı burada bambaşka rollerde izliyoruz.

Oscar ödüllerine ilişkin tahminlerimi ayın 26’sında sizinle paylaşmayı umuyorum ama şimdiden söyleyeyim Colin Firth’ün En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’ı kapması oldukça güçlü bir ihtimal. Zaten yukarda görüldüğü gibi 87. TBMM Ödülleri çoktan King's Speech'e verildi bile. 26 Kasım’da Amerika’da, 7 Ocak’ta İngiltere’de vizyona giren film Türkiye’de ise Zoraki Kral adıyla 18 Şubat tarihinde izleyici karşısına çıkacak. Altın Küre ve Bafta’dan galibiyetle çıkan ve Oscar ödüllerinde de 12 dalda aday gösterilen King’s Speech sırf oyunculukları için bile olsa görmeye değer.

Son not: Filmin müzikleri Alexandre Desplat imzalı ve yine her bir Desplat filminde olduğu gibi gayet başarılı. Soundtrack albümünü de mutlaka ele geçirin, pişman olmayacaksınız.

12.2.11

Ólafur Arnalds İstanbul'daydı!

,
Sevgili Bolahenk Sokak sakinleri, biliyoruz sizi bu ara çok ihmal ettik. Birimiz evlendi evlenecek, birimiz Türk Edebiyatı yüksek lisansının ilk tatilini yaşamanın mutluluğuyla kendini kaybetmiş, birimiz bir yandan roman bir yandan tez yazıp bir yandan ders verme peşinde, bendeniz de kafayı çocuk kitaplarıyla bozmak üzere... Neyse ki koşturmadan birbirimize vakit bulabiliyoruz da görüşebiliyoruz :) İşte o görüşebildiğimiz günlerden birinde ben, ladylestrange ve littlemermaid Ólafur Arnalds'ın iki konserlik İstanbul macerasının ilk gününü yakaladık, iyi ki de yakalamışız, o güne kadar hiçbirimiz böylesine "hayran" sayılmazdık Óli'ye, perşembeden beri dilimizden düşmez oldu kendisi :)
Tahmin edebileceğiniz gibi ultra-ciddi yazılarımdan biri olmayacak bu, bunda da iki etken var: Birincisi, Ólafur Arnalds sessizliğe dayanamadığım ama başka bir şeye odaklanmam gereken (genellikle kitap okuduğum) anların dışında kendisini twitter'dan takip etmenin dışında hiçbir zaman çok ilgilendiğim bir isim hiçbir zaman olmadı; ikincisi de, bu konser hem müziğine hem de kendisine bakışımı o kadar değiştirdi ki, artık objektif bir konser ya da albüm vs. eleştirisi yazabilecek uzaklıkta hissetmiyorum kendimi Óli'ye karşı :)
Ólafur Arnalds yaptığı müzik ve son derece yetenekli oluşu sebebiyle -ön yargılar sağolsun- '86 doğumlu olduğuna inanılabilecek bir isim değil öncelikle. Ancak sahnede izlediğinizde ve tanışıp biraz sohbet ettiğinizde karşınızdakinin ne kadar genç, yani sizin yaşınızda :), olduğuna inanabiliyorsunuz. Albümlerine, şarkılarına, sözlerine, kendini taşıyış şekline sinmiş büyük bir duyarlılık, mütevazılık, belki de sadece "İzlandalılık" diye açıklayabileceğimiz bir durum var, ki bu müziğiyle bir olduğunda, bizim perşembe akşamı yaşadığımız o duygu yoğunluğunu, littlemermaid'in tanımıyla "sinir bozukluğu"nu yaşamamak mümkün değil. Umarım aranızdan müziğine aşina olanlar da orada olabilmiş, bizimle aynı duygu yoğunluğunu yaşayabilmiştir. 

Sanırım sahnesiyle ilgili bizi en çok şaşırtan şey bu kadar görsel "ağırlıklı" oluşuydu. Dinleyenleri müziğinin ne kadar yoğun ama sade olduğunu bilirler, biz de bir piyano ve birkaç yaylıdan fazlasını beklemiyorduk ne yalan söyleyeyim, ama sahne perdesine yansıtılan albüm tasarımlarına çok yakın görseller ve şarkılarla uyumlu aydınlatmalar mü-kem-mel-di! Kendi başına çok etkileyici olacak o deneyimi çok çok daha yoğun ve etkileyici kıldı kesinlikle. Kısacası çok mükemmeliyetçi, biraz iş-kolik ve ne yaptığını bilen bir insanın elinden çıktığı çok belliydi sahnenin, her ne kadar kendisi perşembe günkü konserden sonra "çözülecek çok fazla teknik sorun var," dese de twitter'ından :) Biz kesinlikle problem filan görmedik, duymadık, hissetmedik Bolahenk severler. Hissettiğimiz genel duygu açıkçası "biz bu mükemmeliyete layık mıyız acaba?" idi. 
Çok "şunu çaldı, bunu çaldı, şöyle iyiydi, seyirci şöyleydi," muhabbetine girmek istemiyorum çünkü çaldıklarının çok az bir kısmı aklımda kalabildi, her şeyiyle mükemmeldi, seyirci zaten yazımdan da çıkarabileceğiniz gibi kendinden geçmişti. Yerimden kalkıp bir şeyleri kaçırmak istemediğimden de elimde düzgün konser fotoğrafım yok maalesef, çok arkadaydık ayrıca. Aşağıdaki videonun da derece düzgün olabilmesinde tüm kredi fotoğraf makinemin güzelliği, en alttaki severleriyle sohbet ederken çektiğim fotoğrafın bu kadar hareketli olmasının sebebi de yine benim "Çok heyecanlı heyecanlı konuştuk, çocuk İzlandalı, daha fazla ürkütmeyelim,"den kaynaklı beceriksizliğimden :) Son olarak: Yine gel Óli, ürküttüysek özür dileriz!



8.2.11

elf fırça karşılaştırmaları 3: elf blending eye brush vs. elf mineral blending eye brush

,
bana kalırsa far sürmek konusunda başarılı olmanın tek yolu geçişleri düzgün sağlamak. tek renk far kullanıldığında bile herhangi bir geçiş, bir yumuşama olmadan direkt bir bitiş olursa bence iyi gözükmüyor. o bitiş çizgisini iyice karıştırarak yumuşak bir geçiş sağlamak için de iyi bir blending fırçasına ihtiyaç duyuyorsunuz.

elf blending brush hem uygun fiyatlı, hem de yukarıda bahsettiğim bu karıştırma/farı yedirme işini başarıyla gerçekleştiriyor ("blending" için türkçe bir karşılık bulmak için kendimi zorladığım gözlerden kaçmıyor değil mi?) bir mac 217'nin veya 224'ün yerini tutar mı bilmiyorum, ama uygun fiyatlı bir alternatif arayanlara 1,50 pound'luk (yaklaşık 3,5 tl) elf blending brush'ı severek kullandığımı söyleyebilirim. kılları çok geniş ve uzun olmadığı için farı göz çukurundan (crease'den) kaş kemiğine çok fazla taşırmadan karıştırmak ve yedirmek kolaylaşıyor. (tabi isterseniz taşırabilirsiniz de, benim göz yapım buna uygun olmadığından çok fazla taşırmıyorum).
blending fırçaları yalnızca far sürmek için kullanılmıyor, kapatıcı uygulamak için de tercih edilebiliyor. ben kapatıcıyla yaşayan bir insanım. daha önce de bahsettiğim gibi cildim gayet problemli ama fondöten kullanmıyorum, bu nedenle kapatıcıyı yalnızca göz altlarıma değil sivilce lekelerimin ve çeşitli renk bozuklukların üzerine de uygulamam gerekiyor. elf mineral blending brush'ı almadan önce normal kapatıcı fırçalarından kullanıyordum. bu fırçayı kullanmaya başladığımdan beri kapatıcıyı çok daha rahat dağıttığımı, ürünün cildimle daha iyi bütünleştiğini ve daha geniş bir alana daha kısa sürede kolaylıkla uygulayabildiğimi fark ettim. likit yapılı kapatıcılar için dağıtmak çok sorun olmıyor ama daha yoğun yapılı kremsi kapatıcılar için (ben benefit erase paste kullanıyorum, onun da yazısı gelecek) böyle bir blending brush kullanmanızı önerebilirim. fiyatı 5,50 pound (yaklaşık 13 tl).

tabi bu fırçayı asıl görevi olan far karıştırma için de kullanabilirsiniz, ben denedim, oldukça memnun kaldım. bazen iki blending fırçasına ihtiyaç duyabiliyorum, örneğin biriyle farı alıp rengi uyguluyor, diğerinin üzerine hiç far almadan ilkiyle uyguladığım rengi güzelce dağıtıyorum. böyle zamanlarda bu iki fırçamla iki işlemi de sorunsuz gerçekleştirebiliyorum.

kapatıcı için elf blending brush'ı değil de mineral serisinin fırçasını tercih etmemin sebebi kıllarının biraz daha uzun ve geniş olması. bu, yukarıda bahsettiğim gibi, daha geniş bir alana uygulamayı kolaylaştırıyor.

elf fırçaları satın almak için buyrunuz.

son elf fırça karşılaştırması elf eyeshadow brush ile elf studio eyeshadow c brush hakkında olacak.
 

BOLAHENK SOKAK Copyright © 2011 | Template design by O Pregador | Powered by Blogger Templates