"Herkesin bir şahide ihtiyacı var. Bu gezegende milyarlarca insan var. Tüm bu kalabalıkta tek bir hayatın ne önemi olabilir ki? Ama evlenince, karşındaki insanla ilgili her şeyi önemseyeceğine dair söz veriyorsun. İyi şeyleri, kötü şeyleri, korkunç şeyleri, sıradan şeyleri… tüm bunları, her an, her gün. Evlenince diyorsun ki, “ Senin hayatın fark edilmemiş olmayacak, çünkü ben fark edeceğim. Senin hayatın şahit olunmadan geçip gitmeyecek, çünkü ben senin hayattaki şahidin olacağım.””
Çok değil belki bundan 10 yıl kadar öncesine dönersek, Jeniffer Lopez, Richard Gere ve Susan Sarandon’ın baş rollerinde yer aldığı Dansa Var Mısın? filminden alıntıladığım bu sözleri anlayabilirdik. Ne de olsa herkesin hayatının bir şahide ihtiyacı vardı. Televizyon ve sinema ekranlarının karşısına kurulup bambaşka hayatlara şahit olan herkes, kendi hayatlarının da fark edilmesini gizlice umut ediyorlardı. Yılmadan kitaplara kaçışımız da belki aynı sebepten ötürüydü. Şahit olmak, tanık olmak, başkalarının hayatlarına göz ucuyla bakmak… ve tüm bunları yaparken birilerinin de bizim hayatlarımızı izlediğini düşünüp bilincimizin en derinlerinde saklanmış bir öz-severliğe sıkı sıkı sarılmak…
“Biri Bizi Gözetliyor” serisinin ne kadar patladığını hatırlayalım, ardından gelen “Gelinim Olur Musun?”lar da aynı furyanın devamı değil miydi? Şimdi ne zaman televizyon ekranının karşısına geçsek ya tanımadığımız insanların evlenme çabalarına şahit oluyoruz ya da yabancıların evlerine misafir olup hazırladıkları akşam yemeklerini izliyoruz.
Ama artık bizim bu programların hiçbirine ihtiyacımız yok. Neden mi? Çünkü çoğumuzun Facebook sayfası, bir kısmımızın da Twitter üyeliği var. Yani, şahsen ben, hayatımı en ince detaylarına kadar listemdeki üç yüz küsür, samimiyetim yakından uzağa değişen, kişiye sunuyorum. Twitter’ı ele alalım. Basitçe, “Şu anda ne yapıyorsun?” sorusuna cevap vererek, hayatımızın her anını 140 karaktere sığdırarak gözler önüne seriyoruz. “Şu anda makarna yaptım, onu yiyorum.”, “Oo süper bir film izliyorum.”, “Az önce tuvalete girdim.” gibi gerekli gereksiz kendimize dair tüm detayları veriyoruz. Last fm’i düşünelim. Müzik zevkimizi sergilediğimiz, başkalarına dair “Şu anda ne dinliyormuş?” merakımızı giderdiğimiz bir oluşum söz konusu. Facebook üzerinden bir sürü kişinin “Profilime Kimler Bakmış?” eklentileriyle bu kadar ilgileniyor olması tesadüf olabilir mi? Bilmek istiyoruz. Bizi gizlice kimin takip ettiğini öğrenmek istiyoruz. Facebook ve Twitter böylece vaatlerini yerine getirmiş oluyor. İnsanoğlunun izleme ve izlenmeye dair duyduğu o derin gizli arzu tatmin ediliyor.
Belki de bu yüzden internet üzerinden gelişen ilişkiler artık hiç olmadığı kadar arttı. İstediğimiz şahitliği, Facebook ve Twitter üzerinden kuruyoruz. Başkalarının hayatına şahit oluyoruz ve en önemlisi de başkaları bizim hayatımıza şahit oluyor. Saplantılı mı? Cevabı size bırakıyorum.
Not: Bu yazının oluşmasında fikir babalığı yapan, sayfamızın sessiz yazarlarından Demran’a teşekkürlerimi sunarım.