15.4.10

Sylvia Plath'in Ted Hughes'la Evliliği Üzerine Bir Film: Sylvia

,



Biyografik filmler, yapımcılar, yönetmenler ve oyuncular açısından her daim sıkıntılı olmuştur. Yani hayatını ya da hayatının bir kısmını anlattığınız bir toplumsal figürü nasıl yansıtacaksınız, yakınlarından nasıl izin alacaksınız, takipçilerinden kötü tepki almamayı nasıl başaracaksınız, nasıl bir performans tonu tutturacaksınız? vs. "Bunların hepsi kendisi sübjektif bir mesele üzerine nabza göre şerbet verme çabaları sonuçta." diyebilirsiniz de pekala ama bu tür sorunların ele alınış biçimleri bu tür filmleri rezil de edebiliyor vezir de. Sylvia'nın bu ikisinden hangisi olduğuna dair bir cevabım henüz yok, dolayısıyla filmin iyi bir Sylvia Plath portresi çizip çizmediğini merak edenler bu yazının kusuruna bakmasınlar.
Sylvia 2003 yapımı bir film, yani yeni sayılmaz. Filmi bana Ladylestrange geçtiğimiz senenin sonlarına doğru vermişti ve o zamandan beri Sylvia Plath'in birkaç şiiri dışında bir şeyini okumadığım ve yazdığı bir şeyleri okumadan hakkında film izlemek istemediğim için bilgisayarımda duruyordu. Bell Jar'ı yani Sırça Fanus'u yakın zamanda okuduğum için sonunda bu akşam izledim filmi ve daha yarısına gelmeden, önce Plath'in yazdığı bir şeyleri okumak için bekleyerek doğru olanı yaptığıma karar verdim.
Öncelikle film adının ima ettiğinin aksine Sylvia Plath'in hayatını değil sadece şair Ted Hughes'la olan ilişkisini konu ediniyor. Dolayısıyla film şair bir çiftin yazma, yazarak hayatını idame ettirme ve birbirlerine rağmen birlikte olma sıkıntılarının öyküsünü anlatıyor. Ancak bu öykünün büyük ölçüde temel aldığı Plath'in hayatının akıl sağlığı ve psikolojik durumuyla ilgili seyirciyi bilgilendirecek kısmı, yani Hughes öncesi dönemi, filmde yer almıyor. Dahası film boyunca yine Plath'in iç sesini çok az duyuyoruz, filmde kullanılan metinler de Plath ve Hughes'un kızı Frieda Hughes'un filmi desteklememesi ve annesinin şiirlerinin filmde kullanılmasına izin vermemesi dolayısıyla neredeyse yok denecek kadar az. Bunlar filmin hayat damarlarını kesen sıkıntılar çünkü Plath'in psikolojik geçmişini aktarmadan çizilen portre karşımıza paranoyak, kıskanç, ne istediğini bilmeyen ve tatminsiz bir kadın çıkarıyor.

Ve üstüne üstlük onun geçmişine ve iç dünyasına ışık tutacak metinlerin sesini de neredeyse hiç duyamıyoruz. Buna paralel olarak da filmin en heyecan verici sahneleri Sylvia'nın kendini Hughes'a en çok açtığı sahneler. Sırça Fanus'tan alıntıları andıran bu anlar ne kadar artarsa filmde çizilen o depresif kadın o kadar derinlik kazanıyor. O sahnelerde bu kadını özel kılan şey her neyse, Gwyneth Paltrow'un performansı üzerinden onu tanımak yetersiz kaldığı için -ki kalmalı da-, onun sesini daha fazla duymak istiyorsunuz, hakkında daha fazla okumak, bilmek istiyorsunuz. Açıkçası tam da bu yüzden ben bu filmle ilgili ne hissettiğimi ve düşündüğümü çok kestiremiyorum. Biyografik bir projenin asıl gayesi bizi malzeme edindiği kişi veya kişilere yönlendirmekse, Sylvia bahsettiğim tonu yakalayabildiği birkaç kuvvetli sahneyle bu gayeye ulaşıyor. Ancak biyografik ya da değil her sanat projesinden çıkış noktası ne olursa olsun tek başına, dışardaki kişi ya da başka bir projeye işaret etmeden de tutarlı ve çok katmanlı olmasını bekliyorsanız, Sylvia sınıfta kalıyor gibi. Siz ne dersiniz?



Sylvia Plath ve Ted Hughes çiftinin bahtsız hayatı üzerine birkaç not:
  • Sylvia Plath 1932'de doğdu ve bundan sadece 30 yıl sonra, ikinci intihar girişiminin başarılı olmasıyla hayatına son verdi. Victoria Lucas takma adıyla yayımladığı Sırça Fanus yarı-otobiyografik bir roman ve Plath'in yıllarca süren depresyonunu, bu depresyona giriş sürecini, ilk intihar deneyimini ve sonrasındaki toparlanma sürecini kapsıyor.
  • Plath hayatı boyunca hep çok başarılı bir öğrenci olmuş ve Ted Hughes ile Fulbright bursuyla okuduğu Cambridge'da tanışmışlar. Ted Hughes'la olan evliliklerinden iki çocukları olmuş.
  • Plath'in hayatına -çocuklarının odasının kapısını bantla ve havlularla tıkadıktan sonra kafasını fırına sokarak- son verdiği ev aynı zamanda Yeats'in yaşadığı ve intihar ettiği ev.
  • Hughes'un Plath'le olan evliliğine son veren Assia Wevill ile olan ilişkisinin sonu Hughes'un hayatını Yunan tragedyalarıyla yarıştıracak cidden: Assia Wevill, Hughes'la olan ilişkisi sonucu Plath'in intiharını kopyalarak kendini ve Hughes'dan olan 4 yaşındaki çocuğunu öldürmüş.
  • Hughes ve Plath'in oğlu Nicholas Hughes da geçtiğimiz sene annesi gibi yıllarca depresyon tedavisi gördükten sonra intihar etti.

1 yorum:

  • 15.4.10

    Bilgilendirici yazınızdan ve değerli yorumlarınızdan ötürü pek çok teşekkür ederiz sayın Sibel. Şimdi hem Bell Jar'ı hem de Sylvia'yı daha çok merak ettim sayenizde. Okuyacağım ve izleyeceğim. Ayrıca Assia Wevill de bayağı enteresan bir kişilikti, hayatını okumuştum vakti zamanında. Sanırsam ben de kendisi üzerine bir çift laf edeceğim bir sonraki yazımda.
    Saygılarımı sunarım.

 

BOLAHENK SOKAK Copyright © 2011 | Template design by O Pregador | Powered by Blogger Templates