12.2.11

Ólafur Arnalds İstanbul'daydı!

,
Sevgili Bolahenk Sokak sakinleri, biliyoruz sizi bu ara çok ihmal ettik. Birimiz evlendi evlenecek, birimiz Türk Edebiyatı yüksek lisansının ilk tatilini yaşamanın mutluluğuyla kendini kaybetmiş, birimiz bir yandan roman bir yandan tez yazıp bir yandan ders verme peşinde, bendeniz de kafayı çocuk kitaplarıyla bozmak üzere... Neyse ki koşturmadan birbirimize vakit bulabiliyoruz da görüşebiliyoruz :) İşte o görüşebildiğimiz günlerden birinde ben, ladylestrange ve littlemermaid Ólafur Arnalds'ın iki konserlik İstanbul macerasının ilk gününü yakaladık, iyi ki de yakalamışız, o güne kadar hiçbirimiz böylesine "hayran" sayılmazdık Óli'ye, perşembeden beri dilimizden düşmez oldu kendisi :)
Tahmin edebileceğiniz gibi ultra-ciddi yazılarımdan biri olmayacak bu, bunda da iki etken var: Birincisi, Ólafur Arnalds sessizliğe dayanamadığım ama başka bir şeye odaklanmam gereken (genellikle kitap okuduğum) anların dışında kendisini twitter'dan takip etmenin dışında hiçbir zaman çok ilgilendiğim bir isim hiçbir zaman olmadı; ikincisi de, bu konser hem müziğine hem de kendisine bakışımı o kadar değiştirdi ki, artık objektif bir konser ya da albüm vs. eleştirisi yazabilecek uzaklıkta hissetmiyorum kendimi Óli'ye karşı :)
Ólafur Arnalds yaptığı müzik ve son derece yetenekli oluşu sebebiyle -ön yargılar sağolsun- '86 doğumlu olduğuna inanılabilecek bir isim değil öncelikle. Ancak sahnede izlediğinizde ve tanışıp biraz sohbet ettiğinizde karşınızdakinin ne kadar genç, yani sizin yaşınızda :), olduğuna inanabiliyorsunuz. Albümlerine, şarkılarına, sözlerine, kendini taşıyış şekline sinmiş büyük bir duyarlılık, mütevazılık, belki de sadece "İzlandalılık" diye açıklayabileceğimiz bir durum var, ki bu müziğiyle bir olduğunda, bizim perşembe akşamı yaşadığımız o duygu yoğunluğunu, littlemermaid'in tanımıyla "sinir bozukluğu"nu yaşamamak mümkün değil. Umarım aranızdan müziğine aşina olanlar da orada olabilmiş, bizimle aynı duygu yoğunluğunu yaşayabilmiştir. 

Sanırım sahnesiyle ilgili bizi en çok şaşırtan şey bu kadar görsel "ağırlıklı" oluşuydu. Dinleyenleri müziğinin ne kadar yoğun ama sade olduğunu bilirler, biz de bir piyano ve birkaç yaylıdan fazlasını beklemiyorduk ne yalan söyleyeyim, ama sahne perdesine yansıtılan albüm tasarımlarına çok yakın görseller ve şarkılarla uyumlu aydınlatmalar mü-kem-mel-di! Kendi başına çok etkileyici olacak o deneyimi çok çok daha yoğun ve etkileyici kıldı kesinlikle. Kısacası çok mükemmeliyetçi, biraz iş-kolik ve ne yaptığını bilen bir insanın elinden çıktığı çok belliydi sahnenin, her ne kadar kendisi perşembe günkü konserden sonra "çözülecek çok fazla teknik sorun var," dese de twitter'ından :) Biz kesinlikle problem filan görmedik, duymadık, hissetmedik Bolahenk severler. Hissettiğimiz genel duygu açıkçası "biz bu mükemmeliyete layık mıyız acaba?" idi. 
Çok "şunu çaldı, bunu çaldı, şöyle iyiydi, seyirci şöyleydi," muhabbetine girmek istemiyorum çünkü çaldıklarının çok az bir kısmı aklımda kalabildi, her şeyiyle mükemmeldi, seyirci zaten yazımdan da çıkarabileceğiniz gibi kendinden geçmişti. Yerimden kalkıp bir şeyleri kaçırmak istemediğimden de elimde düzgün konser fotoğrafım yok maalesef, çok arkadaydık ayrıca. Aşağıdaki videonun da derece düzgün olabilmesinde tüm kredi fotoğraf makinemin güzelliği, en alttaki severleriyle sohbet ederken çektiğim fotoğrafın bu kadar hareketli olmasının sebebi de yine benim "Çok heyecanlı heyecanlı konuştuk, çocuk İzlandalı, daha fazla ürkütmeyelim,"den kaynaklı beceriksizliğimden :) Son olarak: Yine gel Óli, ürküttüysek özür dileriz!



1 yorum:

 

BOLAHENK SOKAK Copyright © 2011 | Template design by O Pregador | Powered by Blogger Templates