30.5.10

Salinger: Çavdar Tarlasının İzinde Bir Don Kişot

,
Cornish'deki evinde
fotoğraf çekenleri engellemeye çalışırken

"Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir."
Holden Caulfield- Çavdar Tarlasında Çocuklar

Her yazar ilgiyi sevmez. Her yazar, insanların durmadan hakkında konuşmasını da istemez. Salinger'ın insanlardan, kalabalıklardan, şehirden ve dedikodu kazanlarından kaçarken gittiği her kilometre, "Holden'ı kendinizden esinlenerek mi yazdınız?" sorusunun sorulma sayısına eş değer. Soru soranlar çoğaldıkça Salinger kaçıyor, Salinger kaçtıkça soru soranları çoğalıyor. Çavdar Tarlasına kaçışı ise, peşini bırakmayan gazeteciler, fotoğraçılar; onun gizliliğinden kendisine pay çıkartmak isteyen aç gözlü biyografi yazarları, eski sevgililisi ve öz kızı yüzünden asla bitmiyor. Kafasını içeri uzatmak isteyen meraklılar ısrar ettikçe, Salinger dünyayla arasındaki duvarları yükselttikçe yükseltiyor ve sonunda tıpkı ölümsüz anti-kahramanı Holden'ın hayalindeki gibi, kendi inşa ettiği izole kulübesinde sessiz sakin ve insanların tümünden uzak yaşarken, hayatını noktalıyor.

1919'da New York Manhattan'da doğan Jerome David Salinger, zengin peynir ithalatçısı Yahudi bir baba ve İrlanda'lı bir annenin oğlu. Çocukluğunda ailesi onu Jerome diye değil, Sonny diye çağırıyor. İlkokul yıllarını başarısız bir öğrenci olarak geçiren Salinger, 1934-1936 yılları arasında Askeri Akademi'ye girip kısa sürede buradan ayrılıyor. Buradaki arkadaşları onun iğneleyici zekasının o zamanlar bile belirgin olduğunu söylüyorlar. 18-19 yaşlarına geldiğinde genç Salinger 5 ay Avrupa'da kalıyor. 1937-1938 yıllarında Ursiunus ve New York üniversitelerine giriyor.

Oona O'Neil'a aşık oluyor, ona neredeyse her gün mektup yazıyor. Fakat O'Neil, Charles Chaplin'le evleniyor. Çifte dair Salinger'ın mektuplarda yazdığı yorumlar ise, daha sonra mektubu gönderdiği kişilerce yayınlanıyor.

Salinger'ın edebiyatla tanışması da 1939 yılında Columbia Üniversite'sinde kısa hikaye yazımı dersleri almasıyla başlıyor. İkinci Dünya Savaşında askerlik yapıyor ve Normandiya istilasında yer alıyor. Avrupa'daki ilk aylarında birkaç kısa hikaye kaleme alıyor. Paris'te Hemingway'le tanışıyor. Hürtgenwald'daki savaşın en kanlı dönemine denk geliyor ve savaşın acı verici gerçeklerine bizzat burada şahit oluyor. Salinger'ın daha sonra davalık olduğu biyografi yazarı Ian Hamilton'a göre, Esme için: Sevgi ve Sefaletle öyküsü Salinger'ın burada edindiği deneyimlere dayanıyor.

Ordudan ayrıldıktan sonra kendisini yazmaya veren Salinger'a göre, Hemingway ve Steinbeck iyi yazarlar olsalar da, onun esas idolü Melville.

Salinger 1945'te Fransız bir doktorla evleniyor ve yazma çalışmalarına hız veriyor. Bir süre sonra, gördüğü yoğun ilgiden bunalmaya başlayan Salinger, önce kitap kapaklarının arkasındaki fotoğrafının çıkartılmasını istiyor. Edebiyat dünyasının yoğun ilgisinden kaçışını, "Hakkımda söylenenlere neredeyse ben de inanacağım." diyerek yorumluyor. Daha sonra New York'dan kaçarak Cornish'de kırsal bir bölgedeki çiftliğine yerleşiyor.

Kaçışıyla birlikte yayınları önce yavaşlıyor, daha sonra tamamen duruyor.
Fakat o kaçtıkça hayatıyla ilgili bilgi almak isteyenler artıyor. İzinsiz olark biyografisini yazan Ian Hamilton'a dava açıyor ve davayı kazanıyor. Fakat onun gizliliğinden kendisine pay çıkartmak isteyenler bununla da bitmiyor. Önce eski sevgilisi Joyce Maynard, daha sonra da kızı Margaret Salinger hakkında biyografiler yazarak, Salinger'ın kızgınlığını arttırıyorlar. Bir grup öğrenciye verdiği röportajın bir gazetede karşısına çıkmasıyla Cornish'deki çiftliğinin çitlerini yükselttikçe yükseltiyor.

1948'de yayınladığı Muzbalığı İçin Mükemmel Bir Gün hikayesinde, Salinger'ın ünlü Glass ailesinin ilk üyesiyle, Seymour Glass'la tanışıyoruz. Glass ailesinin hikayeleri Franny ve Zooey, Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar, Seymour: Bir Giriş ve Marangozlar'la da sürüyor. Hikayelerin bir kısmında anlatıcı Buddy Glass.

1948-1959 yılları arasına tek bir roman ve birkaç kısa hikaye sığdıran Salinger'ın efsane romanı, Çavdar Tarlasında Çocuklar 1951'de basılıyor. Holden Caulfield'in masumiyet arayışının Don Kişot vari burukluğunu anlattığı kitap adını, Holden'ın Robert Burns'ün "Comin" Thro the Rye mısrasını, Catcher In The Rye olarak yanlış hatırlamasından alıyor. Argoya kaçan bir dille konuşan Holden, Soğuk Savaş Amerikasında gençlerin kült anti-kahramanı haline geliyor.

1980'de John Lennon'ı öldüren Mark David Chapman'ın cebinden çıkan roman da Çavdar Tarlasında Çocuklar'ın ta kendisi. Chapman, cinayeti işleme sebeplerinin, bu romanın sayfalarında bulunabileceğini söylüyor.

Salinger, edebi konuşmanın değil, günlük hayat konuşmalarının ustası. Kısa öyküleri ise, geleneksel giriş-gelişme-sonuç öykü yapısının altını oyuyor.

Ian Hamilton'a açtığı dava için ifade vermeye gittiğinde söyledikleri ise, Salinger'ın yazar kimliğini özetliyor:

Soru: Son 20 yıl içinde yayınlanmamış uzun bir eser yazdınız mı?

Salinger: Daha farklı bir şekilde sorar mısınız? Uzun bir eserden kastınız nedir? Yayınlanmaya hazır bir şey yazıp yazmadığımı mı soruyorsunuz?

Soru: Kısa hikaye ya da dergi yazısı olmayan bir şeyi kastediyorum.

Salinger: Cevap vermek zor. Ben böyle yazmıyorum. Ben sadece yazmaya başlıyorum, neye dönüşeceğine kendisi karar veriyor.

Edebiyat dünyasının kaçağı Salinger, yazma eyleminin en saf halini tercih ediyor. "Başkaları için değil, kendim için yazmak istiyorum" derken, edebiyata olabildiğince dürüst davranıyor. Yayınlanmak, ilgi görmek onun kitabında birer zırvadan ibaret. Tıpkı Holden'ın "Çok iyi rol yaptığını bilerek rol yapan oyunculardan" rahatsız olması gibi, Salinger da çok iyi yazdığını bilerek yazan bir yazara dönüşmek istemiyor. Üslubunun dürüstlüğü ve doğallığı ise, okur üzerinde onu telefonla arayıp konuşma isteği yaratıyor. Kendi idealini kendisi gerçekleştiriyor ve edebiyatın hiç büyümeyen ergeni Salinger, beklediği masumiyeti toplumda bulamayınca kaçtığı Çavdar Tarlasında, 2010'da 50 yıldan fazla süredir yaşadığı New Hampsphire'daki evinde, 91 yaşındayken hayatını noktalıyor.

Salinger öldükten sonra, evinde yayınlanmamış iki romanı ve kısa hikayeleri bulunuyor.

"Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey, size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım, o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."

Holden Caulfield - Çavdar Tarlasında Çocuklar

4 yorum to “Salinger: Çavdar Tarlasının İzinde Bir Don Kişot”

  • 1.6.10
    Mert says:

    peki ölümünden sonra bulunan eserleri ne zaman yayınlanacak? halk bu mühim meseleye bir açıklama bekliyor!

    blogun yeni şemali de hayırlı olsun.

  • 6.6.10

    bu konuyu araştırıp, öğrendiklerimle size geri döniciim sayın Mert. Salinger'ın avukatıyla görüşmelere başladım bile :)

  • 19.12.10
    EnsarEmirali says:

    güzel yazı. paylaşmak isterim. müsaade var mı?

  • 19.12.10
    Sibel says:

    tabi ki var müsaade :)

 

BOLAHENK SOKAK Copyright © 2011 | Template design by O Pregador | Powered by Blogger Templates