28.1.11

"Geleneksel" Bir Aile Filmi: The Kids Are All Right

,


Simone De Beauvoir'ın ünlü "Kadın doğulmaz, kadın olunur" düsturundan Judith Butler'ın Cinsiyet Belası'na uzanan yolu izleyiciyi yormadan ortaya koyan bir filmle karşı karşıyayız. The Kids Are All Right cinsiyet rollerini hiç beklemediğiniz bir yerden vurarak aile rollerimizi, peformatif davranışlarımızı yeniden gözden geçirmemize sebep oluyor.



Filmimiz pek çoğumuz için oldukça sıradan bir sahneyle başlıyor. Anne ve iki çocuk sofrada oturmuş babalarının akşam yemeğine gelmesini bekliyorlar. Sofrada boş bırakılmış sandalye tabii ki masanın en başında duran, en babaya has taht sandalyesi. Az sonra kapı açılıyor, baba eve geliyor ve aileye katılıyor. Çocuklara hayatlarına ilişkin birkaç soru sormaktan tutun da karısının yeni açmaya çalıştığı işle ilgili olarak savurganlık yaptığına dair birkaç küçük eleştiriye dek tipik bir orta sınıf aileyi izliyoruz. Tek bir farkla... Babayı canlandıran kişi, Annette Bening'den başkası değil. Söz konusu karı-koca lezbiyen bir evli çift, çocuklarsa çiftin sperm bankasından aldıkları spermle dünyaya getirdikleri çocuklar. Bu saydıklarımdan hiçbiri onları daha az aile yapmıyor tabii ki, hatta aksine ailenin tüm üyeleri geleneksel cinsiyet rollerine öylesine sıkı sıkıya bağlılar ki, en geleneksel aileye taş çıkartacak denli ata-erkil bir aileyle başbaşa kalıyoruz.

Nic (Annette Bening) kısa kesilmiş saçları, erkeksi kıyafetleri , sinirlendiğinde dozunu kaçırdığı içki içme alışkanlığı, hatta adıyla bile en baştan performe ettiği rolünü belli ediyor. Jules ise (Julianne Moore) Nic"in isteği üzerine geçmişte işini bırakıp kendisini çocuklarına bakmaya vermiş, kariyerinde doğru düzgün bir yol tutturamamış, Nic tarafından fazla duygusal ve sorumsuz olmakla suçlanan bir anne modeli. Çiftin zaman zaman gay erkek pornosu izliyor olması ise hayatlarındaki bir "eksikliğin" ilk ipucunu veriyor. Zaten The Kids Are All Right her türlü detay açısından tutarlılıkla dolu. Film boyunca hiçbir detayı boşuna görmüyorsunuz, başta gördüğünüz herhangi bir sahne sonunda sonuç açısından önem kazanıyor. Bu da oldukça derli toplu bir film ortaya çıkartıyor.



Çocukların biyolojik babalarını merak etmeleri ile ise filmimiz başlıyor. Söz konusu biyolojik babanın (Mark Ruffalo) herkesle iyi geçinen eğlenceli bir adam çıkması, çocukların kalbini kazanması ve Jules ile çalışmaya başlaması ile birlikte Nic'in aile içindeki otoritesini kaybetmekten korkaya başladığını görüyoruz. Esas kriz de bundan sonra başlıyor.

83. Oscar ödüllerinde En İyi Film, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Mark Ruffalo), En İyi Kadın Oyuncu (Annette Bening) ve En İyi Özgün Senaryo dallarnıda aday gösterilen The Kids Are All Right, hepimizin taktığı cinsiyet maskelerini yeniden hem de hiç beklemediğimiz bir yerden, bir lezbiyen çift aracılığıyla gözler önüne seren, zekice tasarlanmış bir film. Annette Bening göz dolduran oyunculuğuyla bu yılın Oscar ödüllerinde Black Swan'de izlediğimiz Natalie Portman'ın en güçlü rakibi. Çocuklardan Joni'yi oynayan Mia Wasikowska'yı ise Tim Burton'ın Alice Harikalar Diyarında'sından hatırlayacaksınız.
!f istanbul ile İki Kadın Bir Erkek adıyla gösterime girecek The Kids Are All Right kesinlikle görmeye değer.

0 yorum to “"Geleneksel" Bir Aile Filmi: The Kids Are All Right”

 

BOLAHENK SOKAK Copyright © 2011 | Template design by O Pregador | Powered by Blogger Templates