
**bloga kitaplarla ilgili yazarken akademik bir ton tutturmaktan kaçınıyorum, ama bu seferlik çok az ukalalık yapacağım, kusuruma bakmayın.
80'lerden sonra türkiye'deki politik dalgalanmalar karşısında romancılarımızın tepkisiz kaldığını düşünmek pek yerinde olmaz. bu yıllara gelindiğinde artık bütünlüklü, anlam yüklü ve tutarlı karakerler içeren anlatılar kurmak imkansızlaşmaya başlıyor. sessiz ev'de de benzer bir durumla karşı karşıyayız. sessiz ev, birbirinden çok farklı üç kardeşin babaannelerini ziyaret etmek için gittikleri sayfiye kasabasında geçirdikleri birkaç günü anlatırken dönem için özgün sayılabilecek bir yol deniyor ve olayları farklı karakterlerin gözünden anlatıyor. anlatıcı değişirken bilinç de anlatıcı karaktere kayıyor, olaylar "herşeyi bilen" bir anlatıcı tarafından aktarılmıyor. romanın 5 anlatıcısı var: recep, fatma, metin, faruk ve hasan. diğer karekterleri bu anlatıcıların bilinçleri üzerinden tanıyoruz.
orhan pamuk'un çoğu romanı ilerlemesi, takip etmesi zor romanlar olarak görülüyor. sessiz ev ise, bu bilinç kaymaları sayesinde bir hareket kazanıyor, bu da okur için metni takip etmeyi kolaylaştırıyor.
sessiz ev'deki en ilginç karakterin babaanne fatma hanım olduğunu düşünüyorum. cumhuriyet'in kuruluş yıllarındaki batılılaşma hareketinin insanların inançlarını nasıl etkilediğini, dönemin en baskın özelliklerinden olan batı-doğu geriliminin onların yaşantılarına nasıl yansıdığını göstermek için fatma hanım'ın geleneklere bağlılığı ile selahattin bey'in ilme ve fene düşkünlüğü arasındaki zıtlığı kullanılması, bana göre, orhan pamuk'un okuduğum romanları içinde doğu-batı sorununu tartışmak için seçtiği en iyi yol.
benzeri bir ikilik de metin ile hasan ve nilgün arasında var. darvınoğlu kardeşlerin en küçüğü metin, hayattaki en büyük arzusu köşeyi dönmek olan genç iken hasan ülkücü harekete dahil olmuştur, darvınoğlu kardeşlerin ortancası olan nilgün de solcudur. politize-apolitize gençler arasındaki bu ayrım sessiz ev'in 80'li yılların siyasi çalkalanmaların birebir içinde olmasa da, güncel ortama tümüyle sırt çevirmediğini gösteriyor.

bana göre sessiz ev, ister gözü korktuğu için olsun, ister denk gelmediği için olsun, orhan pamuk'u hiç okumamış olanlar için iyi bir başlangıç kitabı. ben de, 1983 tarihli ilk baskısına sahip olduğum için gururluyum :) (annem sağ olsun)
Sayın ucucaparklar bişiy diycem;
Diğer yazılarınızı da kontrol ettim, özel isimler olsun, cümlelerin ilk harfleri olsun büyük harfleri salladığınız yok. Hayırdır? Yakışıyor mu?
Orhan Pamuk gelse "bu ne len" dese, ne diyceksiniz?
sevgili mert bey,
böyle bir tarz tutturdum kendi çapımda, "büyük harf kullanmamak" gibi. aslında artık bir türk edebiyatı yüksek lisans öğrencisi olduğum düşünülürse yakışmayabilir, ama değiştirmeyi düşünmüyorum, seviyorum çünkü böyle olmasını.
sizce değiştirmeli miyim?
ha bir ekol bir tarz peşindeyseniz bana elbette o sizin takdirinize kalmış demek düşer. ama bu tarz eleştirileri sıkça duyarsınız gibi geliyor.
not: boğaziçi oldu mu yau?
eleştiren ilk sen değilsin elbet, ama bir ekol peşinde olduğum doğrudur. şimdilik böyle kullanayım, sonra bakarız duruma göre.
boğaziçi oldu evet, dün belli oldu. bugün sana haber vermek için mesaj atacaktım, az dırdırımı çekmedin çünkü :) ama annem babam filan üçer beşer defa arayınca (baya gaza geldiler) bu konuyu konuşmaktan biraz bezdim açıkçası, o yüzden arayamadım.
haydi hayırlı olsun. e peki iş çarşafa mı dolanıyor bu durumda?
(güzelim postun altında çok mu konu dışına çıktık ne?)
:) şimdilik bir problem yok. anlatırım ayrıntısını, buradan yazmayayım şimdi..