22.6.10

Cadının Seyir Defteri: Charmed

,

Cadı dizilerinden bir yenisiyle, ömrümden 4 sene almış olan Charmed’la karşınızdayım. Bu coğrafyada Digitürk’ün Dizimax kanalında verilen 8 sezonluk Charmed, başrollerini Holly Marie Combs, Alyssa Milano, 4. sezona dek Shannen Doherty ve 4. sezondan sonra Shannen Doherty’nin diziden çıkması ile kadroya dahil edilen Rose McGowan’ın paylaştığı , bugüne dek dünya televizyonlarında yayınlanmış başrollerini kadın oyuncuların paylaştığı en uzun dizi. 1998’den başlayıp 2006’ ya kadar süren dizi, 3 kız kardeşin, anneannelerinin ölümlerinin ardından cadı olmalarını keşfetmeleri ile başlıyor.

Orjinallik açısından önceleri pek de bir şey vaad etmeyen dizi, kız kardeşlerden en küçük ve dolayısıyla da en afacan ve uslanmaz olanı Phoebe Halliwell’in anneannesinin ölümünün hemen ardından çatı katında Amerikan korku ve fantastik film/dizilerinde pek popüler olan ruh çağırma tahtalarından birini bulması ile başlıyor. 3 kız kardeş önce cadı olduklarını öğreniyorlar, sonra da yine dizinin bir diğer efsanesi Book Of Shadows’u buluyorlar. Daha sonra teker teker güçlerini keşfetmeleri ise uzun sürmüyor. En büyük kardeş olan Prue telekinezi özelliğine sahip. İlerleyen bölümlerde cadılığa iyice ısınıp güçlendikçe astral seyahat da yapmaya başlıyor. Ortanca kardeş olan Piper Halliwell ise, bence en karizmatik olan zamanı dondurma ve istediği objeleri patlatabilme özelliğine sahip. En küçük kız kardeş olan Phoebe Halliwell ise, önce gelecekten imgeler görebiliyor, güçlendikçe geçmişi de görebilmeye başlıyor. İlerki sezonlarda yerden birkaç metre kadar havalanma yeteneği kazanan Phoebe’nin bu özelliği daha sonra dizi yazarlarınca fazla masraflı olduğu gerekçesiyle çıkartıldı ve bunun yerine Phoebe’ye duygudaşlık yeteneği verildi. Dördüncü sezon itibariyle en büyük kardeş olan Prue ölünce, yerine kayıp kız kardeş olan Paige Mathews getirildi. Böylelikle en küçük kız kardeş olmuş olan Paige, yarı whiteliter, yani dizinin mitolojisine göre, cadıların yanında yer alan, onları iyileştiren ve bir nevi rehberliklerini yapan yarı meleklerlerden birisi. Paige, Haliwell kızkardeşlerinin annelerinin vakti zamanında kendi whitelighter’ı olan Sam’le yaşamış olduğu yasak bir ilişki sonucu doğuyor ve evlatlık verilerek varlığı herkesden gizli tutuluyor. Cadı kimliğini, kızkardeşlerini bulduktan sonra kazanan Paige ise, yarı whiteliter olma özelliği dolayısıyla hem istediği yere “ışınlanabilme” hem de istediği objeleri “ışınlayabilme” yeteneğine sahip.

Dizinin ana karakterlerinin hepsinin kadın olduğundan bahsetmiştim. Doksanların sonunda başlayan diziye en çok hakim olan duygu da, doksanları kasıp kavuran “girl power” hissiyatı. Önceleri odak noktası kızkardeşlik bağıyken, daha sonra kızların kariyerleri ve aşk hayatlarına doğru bir geçiş başlıyor. Malum daha birinci bölümden itibaren kızların cadılar dünyasına has bir sex and the city entrikası durumları var. Fakat sex and the city’den farklı olarak, esas adamların bir kısmı Charmed terminolojisiyle demon yani iblis çıkabiliyor. Bazı bölümlerde kızlar hayaletlere aşık olabiliyorlar. Bir bölümde görüp de diğer bölümlerde devam etmeyen hoşlaştıkları erkek karakterler olabiliyor ama tabii dizinin en has iki adamı var ki, biri iyilik, diğeri kötülük timsali olarak dizi hayranı insanların uzunca bir süre hayal dünyalarındaki yerlerini sağlamlaştırıyorlar.

Bu erkek karakterlerden ilki, birinci bölümde karşımıza çıkan Brian Krause tarafından canlandırılan Leo Wyatt karakteri. Kızların whitelighter’ı olan Leo, Piper’a aşık oluyor, fakat bu aşk whiteliter kanunlarına göre yasak olduğundan 8 sezon boyunca ayrıldılar mı ayrılacaklar mı sorusuyla izleyici başbaşa bırakılıyor. Piper’la evleniyorlar ve biri süper yetenekli, geleceğin Harry Potter’ı olması vaad edilen Wyatt Matthews Halliwell, diğeri de babası gibi bir whiteliter olan Chris Halliwell olmak üzere iki çocukları oluyor. Leo, Piper’la ilişkisi dolayısıyla bir yandan kuralları ihlal ederken, bir yandan da başarılamaz denen işleri başararak, kızlarla beraber defalarca dünyayı kurtarıyor. Sonunda whiteliter’lıktan bir üst kademeye, elder’lığa ulaşıyor.

Dizinin diğer has adamı ve benim kişisel favorim de Phoebe’nin demon manitası olarak 3. Sezonda diziye dahil olan; ve Nip-Tuck'tan tanıdığımız Julian McMahon tarafından canlandırılan; insan adıyla Cole Turner, demon adıyla Belthazor. Yarı demon, yarı insan olan Cole, Phoebe uğruna kötü yanını bastırmaya çalışıyor. Fakat sonunda kötü yanının çağrısını daha fazla bastıramayarak “source” , yani tüm kötülüklerin başı haline geliyor. Bunu yaparken yanında Phoebe’yi de götürerek, onu da “source’un kraliçiesi” yani tüm kötülüklerin kraliçesi haline getiriyor. Bu kötülüğün etkisinden kısa sürede kurtulan Phoebe içinse, kötü olmak, kötü olmayı seçmek meselesi uzunca bir süre karakterini sorgulamasına yol açan önemli bir unsur oluyor.

Bu da bizi dizinin karakter yapıları ve tutarlılıklarına getiriyor. Son derece objektif olarak söyleyebilirim ki, dizi kendi içinde son derece başarılı bir karakter tutarlılığı ve gelişimi izliyor. En büyük kız kardeş olması dolayısıyla en çok sorumluluk sahibi kardeş olan Prue’nun 3. sezonun sonunda Piper’ın evleneceği gün, bu sorumluluklardan sıkılıp, rüyalarında bambaşka bir karakter geliştirmesi, buna verilebilecek başarılı örneklerden. Ev, aile hayatı, çocuk sevgisi gibi meselelerin temsili karakteri olan Piper ise, 8 sezon boyunca bu özelliklerinden hiçbir şey yitirmiyor. Diğer karakterlerin durmadan değişen saç ve kıyafet modellerine rağmen, Piper’ın saçından makyajına, hatta kıyafetlerine dek son derece doğal tutulması ise yine hem dizinin, hem de bence oyuncu Holly Marie Combs’un başarılarından. Karakter gözünüze hiç batmıyor ve sanki evinizin bir parçasıymış gibi onu kabullenmenizi sağlanıyor. En küçük kardeş Phoebe’nin 8 sezon boyunca başından geçenlerse, karakter tutarlılığı açısından oldukça iyi çizilmiş bir portre yaratıyor. Çılgın gençlik günleri dolayısıyla herhangi bir kariyer sahibi olmayan, ablalarının kıyafetlerini, arabalarını çalan Phoebe’nin 8 sezon boyunca son derece doğal işleyen gelişimine şahit oluyoruz ki, bence bu çok başarılı bulmadığım 8. sezon hariç, dizinin karakterlerini izleyiciler açısından da canlı tutan ve sizi daha da çok izlemeye sevk eden bir unsur.

Dizinin meselelerinden de anlaşılabileceği üzere, yine cadılık, dolayısıyla da kadınlar etrafında dönen bir diziyle karşı karşıyayız. Fakat bence Charmed’ı benzerlerinden üstün kılan şey, her türlü fantastik dünyadan beslenen bir mitolojiye sahip olması ve bunu kendi dünyası içerisine son derece doğal olarak oturtması.
Book of Shadow ile kendisine başarılı bir mitoloji oluşturuyor. Cadıların edebiyata ve sinema dünyasına ilk girişinden beri bize musallat olan 3 cadı meselesi tabii önemli. Ama bunun dışında frp dünyasından tutun da harry potter’a, amazonlardan, Yunan tanrılarına dek her türlü fantastik dünyadan besleniyor, bunu günlük hayatın içine yerleştiriyor ama yine başarılı bir şekilde cadının günlük hayata uyum sağlama meselesini merkeze almıyor. Dolayısıyla diziyi izlerken aynı anda hem fantastik bir dizi, hem bir sex and the city tadında bir kadın dizisi izleme imkanına erişiyorsunuz. Her bölümde karşınıza nelerin çıkacağı belli olmuyor. Kimi zaman leprikonlarla karşılaşabiliyorsunuz, daha sonra bir de bakmışsınız güç ya da ölüm gibi meseleler de gözünüze batmadan gayet yerinde bir üslupla işlenmiş. “Girl power” meselesi, 8 sezon boyunca merkezdeki yerini hiç kaybetmiyor olsa da, bu bile erkek izleyicilerin gözüne sokulmayacak ve “spice girls” sahteliğine bürünmeyecek şekilde veriliyor. Karakterlerin yaşları dolayısıyla dizi yalnızca gençlere hitap etmiyor, annelik ve çocuk bakımı ya da kariyer gibi meseleler de akıcı bir biçimde veriliyor. Sabrina ve Samantha’dan farklı olarak kıran kırana savaşlar izliyorsunuz ki bu cadı dizilerinin geldiği noktada önemli bir gelişim. Fazla dövüş sanatları meraklısı bir insan olmasam da, ben bile ayna karşısında defalarca bazı dövüş tekniklerini denediğimi itiraf edebilirim. Fantastik sinema kitlesinin başarılı bulacağını tahmin ettiğim ve bir kısmının da başarılı bulduğuna bizzat şahit olduğum, etrafta ateş toplarının dolaştığı iyi çekilmiş action sahneleri de en az aşk meşk mezvuları kadar dizinin gündeminde yer alıyor. Çoğu bölümü nasıl geçtiğini anlamadan nefes nefese izliyorsunuz. Dolayısıyla da, karşımıza keyifle izlenecek, bence kendi türünün en başarılı örneği olan ve tüm fantastik ögelerine rağmen aynı zamanda ayakları da yere basan bir dizi çıkıyor.


Enteresan bilgiler:

• Dizinin açılış şarkısı, The Smiths imzalı How Soon Is Now.
• Belthazor karakteri, diğer adıyla has adam Cole Turner, Star Wars serisinden esinlenerek yaratılmış. Makyajı Darth Maul’un makyajınınj aynısıyken, bazı bölümlerde Darth Vader repliklerini tekrarlıyor. Esas esinlenilme noktası ise, tıpkı Darh Vader gibi, Belthazor’un da iyiyi ve kötüyü seçmek gibi bir şansının olması. Oysa Belthazor da, tıpkı Dart Vader gibi şansını dark side’dan yana kullanıyor.
• Dawson’s Creek’den tanıdığımız Kerr Smith de 7. Sezonda diziye dahil oluyor.
• Holly Marie Combs, 8 sezonluk dizi boyunca, her bölümde oynayan tek oyuncu.
• Book of Shadows 9 kilo çekiyor ve setteki en değerli eşya. Büyü kitabının tamamı ise, elle hazırlanmış.
• Kızların annesini oynayan Finola Hughes, şaşırtıcı bir şekilde, baş rol oyucularından bile daha fazla fan mektubu almış.
• Prue’nun çalıştığı The Bucklands Raymond and Rosemary adlı firma, adını Kuzey Amerika’ya ilk kez wicca inancı getirdiği inanılan 2 kadından alıyor.
• Power of the Three Blondes bölümündeki 3 kötü cadının soyadı, senaristler tarafından önce Spellman olarak yazılıyor. Fakat Sabrina The Teenage Witch’ın soyadının da Spellman olması dolayısıyla, Sabrina hayranlarından tepki toplanmasından korkularak, Stillman olarak değiştiriliyor.
• Dizide kullanılan efsanevi Halliwell malikanesi yalnızca pilot bölümde kullanılıyor. Diğer bölümlerin hepsi stüdyoda çekiliyor.

Son not: Diziyi izlemeye başladıktan sonra, birinci sezonun görüntü ve efektlerindeki kalitesizlik sinirinizi bozmasın. 1998’de başlamış olduğundan ilk sezonu, 90’lar havasını buram buram koklayarak izliyorsunuz. Her yeni sezonda efektler daha da güzelleşiyor, karakterler de gittikçe daha netleşiyorlar. İyi seyirler!

0 yorum to “Cadının Seyir Defteri: Charmed”

 

BOLAHENK SOKAK Copyright © 2011 | Template design by O Pregador | Powered by Blogger Templates